CHP
İzmir Milletvekili Zeynep Altıok, 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk
Bayramı vesilesiyle bir basın açıklaması yaptı.
Altıok,
Prof. Dr. İbrahim Kaboğlu’nun Tekin Yayınevi’nden çıkan “Çocuklar ve
Anayasa” adlı son kitabında yer alan 10 maddelik bildiriyi yayınladı. CHP’li
vekil, 6 aylık bebeğiyle cezaevine giren Ayşe (Çelik) öğretmene
atıfta bulunarak, “’Çocuklar ölmesin, analar ağlamasın’ diyen,
Cumhuriyetimizin aydınlanma ilkelerini benimsemiş, çocukların eğitim hakkının
engellendiği, öğretmensiz kaldığı zamanlarda yüreği yanarak bu insani çağrıyı
yapan Ayşe öğretmen hapiste. 6 aylık Deran bebeği Ayşe öğretmenle hapse uğurladık”
dedi.
Çocuklarla
ilgili rakamlar paylaşan Altıok, “2006 yılında çocuklara yönelik 2 bin 414
cinsel taciz davası açılmışken, bu sayı yüzde 700’lük bir artışla 16 bin 957’ye
ulaştı. 2 milyon çocuk işçi var. Her 10 çocuktan 8’i kayıt dışı çalışıyor.
Okula gidemeyen 1 milyon 300 bin, cezaevlerinde 2 bin 200 çocuk var. Deran
bebekle aynı kaderi paylaşan çocuk sayısı 668” ifadesini kullandı. Zeynep
Altıok’un açıklamalarından öne çıkan başlıklar ve İbrahim Kaboğlu’nun çocuklar
için hazırladığı 10 maddelik bildiri şu şekilde:
“Cumhuriyetimiz,
demokrasimiz ve çocuklarımız tehdit altında”
“Bugün
baskın bir gerici anlayış kuruluşunun 98. yılında demokrasimizi,
özgürlüklerimizi, Cumhuriyetimizi, parlamenter sistemimizi, en çok da
çocuklarımızın geleceğini tehdit ediyor.
23
Nisan 1920’de açılan Türkiye Büyük Millet Meclisi, 98 yıldır özgür Türkiye’nin,
demokrasinin, halk iradesinin, ulusal egemenliğin ve laikliğin temel kurumu
olmuştur.
Hiçbir
güç halk iradesinin üzerinde değildir. Bu anlayışla saltanata son veren Atatürk
ve genç Cumhuriyetin kurucuları parlamenter demokratik sistemi vazgeçilmez
unsur olarak kabul etmişlerdi. Barış idealini yeşertmek adına bu tarih, ülkenin
geleceğini ve umudunu oluşturan çocuklara armağan edilmiştir. Bu nedenle 23 Nisan
Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı, sadece Türkiye çocukları için değil dünya
çocukları için de özel bir gündür.
“Saraydan
alınıp halka verilen egemenlik yeniden saraya verilmek isteniyor”
1920’de
egemenlik saraydan alınarak halka verildi. Bugün ise geldiğimiz noktada
iktidar, egemenliği halktan alarak tek bir kişiye ve saraya vermek istiyor.
Cumhuriyetin bütün kazanımlarına saldırarak tüm kavramlar gibi Cumhuriyetin de
içini boşaltan, laikliğe karşı açık bir tutum alarak rejim değişikliği dayatan AKP
iktidarı, 24 Haziran’da; işlevsizleştirdiği parlamentoya son darbeyi vurarak
demokrasiyi rafa kaldırmayı ve bütün gücü tek bir kişinin elinde toplamayı
hedefliyor.
Bu
amaçla onlar ve biz diyerek ‘yerli ve milli değerleri’ dayatarak tüm toplumu
ayrıştırarak düşünmeyen, yoz bir toplum yaratmak için var gücüyle çalışıyor.
OHAL ve KHK’ler eliyle işi, özgürlüğü hatta yaşama hakkı elinden alınanlar
arasında en başı bilime ve akla inanan aydınlanma devrimi savunucusu
akademisyenler, biat etmeyen Cumhuriyet savunucuları, Ayşe öğretmenler,
sanatçılar, laikler, kadınlar, çocuklar, emekçiler, sendikalar hedefe
koyuluyor. Eğitim ve hukuk yok edilerek bir halkın iradesine de kelepçe
vurulmak isteniyor.
“İktidar
çocukları tarikatlara teslim etti”
İktidar,
çocukların çağdaş, eşit ve modern bir eğitim alması yerine onları tarikat
yurtlarına teslim ederek ‘kindar’ nesiller hedefine yürüyeceği düzenlemeler
peşinde.
Düşünmeyen,
sorgulamayan ve üretmeyen tek tipleşmiş nesiller için çocuklarımızın aklına,
bedenine ve ruhuna göz dikmiş bir anlayış karşısında kararlılıkla mücadele
etmeye devam edeceğiz. Demokratik, laik ve çağdaş bir Türkiye için ve kalıcı
barış için 23 Nisan’ın felsefesine sahip çıkmak, onu korumak ve onu yaşatmak
için çalışacağız.
Pro. Dr. Kaboğlu’ndan 10 maddelik bildiri
Tam
da bu noktada paylaşmak istediğim bir önemli metni kamuoyunun dikkatine sunmak
isterim.
Bugün
ülkemizi tehdit eden başta anayasa değişikliği ve mühürsüz seçim olmak üzere
tüm hukuksuzluklara karşı yılmaz bir mücadele verdiği için KHK ile ihraç edilen
kıymetli hocamız anayasa profesörü İbrahim Kaboğlu, tüm çocuklar için eşit ve
özgür bir geleceği korumak, mevcut yanlışları önlemek amacıyla bir çocuk
anayasası kaleme aldı.
TBMM’nin;
çağdaşlığa, laikliğe, demokrasiye, barışa, özgürlüğe ve eşitliğe inanan
seçilmiş bir kadın milletvekili olarak saygın akademisyen/hukukçu Prof. Dr.
İbrahim Kaboğlu’nun bu metnini paylaşmayı borç bilirim.
23
nisan için çocuklar ve anayasa
1.–
anayasa, bugünden çok gelecek kuşaklar içindir; bugünden geleceğe kuşakları
birbirine bağlayan çocukları kapsamına alması ölçüsünde anayasa, ‘toplumun
özgeçmişi’ olabilir.
2.-yediğimiz
ekmek, içtiğimiz su ve soluduğumuz havanın temiz ve sağlıklı olmasının
güvencesi olan anayasa, çocuklar ve geleceği için yaşamsaldır.
3–
nitelikli ve sürdürülebilir bir ülkede bağımsızlık ve egemenlik belgesi olarak
anayasa, çocuklar için de gelecek güvencesi olmalıdır.
4.-
demokratik toplum sözleşmesi olarak anayasa, toplumsal ihtiyaçlara yanıt
verdiği ölçüde uzun dönemli olma özelliği taşır ve çocukların geleceğine hitap
eder.
5.-
özgürlük, eşitlik ve haysiyet üçlüsüne dayanan anayasal düzenlemeler ışığında,
insan haklarını bir bütün olarak ve ayrımsız bir biçimde herkes için tanıması,
yetişkinler için olduğu kadar çocuklar için de anayasal yurtseverlik ölçütüdür.
6.-
hukuka inançlı kuşaklar yetiştirmenin yolu, nitelikli ve bilimsel eğitim hakkı
kadar, anayasal bilgilenme ve sosyal devlet ilkelerinin kendilerine
uygulanmasını isteyebilme hakkından geçer.
7.-
anayasal bilgilenme hakkı, çocukları anayasanın yapım sürecine katma gereği
kadar, anayasanın koruma alanına giren ülkenin doğal, tarihsel ve kültürel
mirasını öğrenme hakkını da kapsamına alır.
8.-
çocuklarda anayasa kültürü ve bilinci, kuralı koyan ve kuralı uygulayan ile
bunları denetleyen organların birbirinden ayrılmasını ifade eden erkler
ayrılığında somutlaşan, ‘devlet anayasa ile doğar ve anayasa ile yaşar’;
‘anayasasız devlet, hukuksuz toplum olmaz’ deyişleri ışığında
oluşturulmalıdır.
9.-
aynı zamanda anayasa bayramı olarak 23 nisan çocuk ve egemenlik bayramı,
çocukların yönetime katılım hakkı olarak ve yöneticilerin çocuk istismarını
önleyici biçimde anayasal güvenceye kavuşturulmalıdır.
10.–
çevre, gelişme ve barış belgesi olarak anayasa, çocuklar için aynı zamanda bir
‘doğa sözleşmesi’ niteliğinde olup, anayasal güvence altındaki ‘yurtta
barış, dünyada barış’ ilkesi, çocuklar için ‘dünya sözleşmesi’ne açılan
kapıyı oluşturmakta; şu erekte olmak (bir dünya yönetim sistemine doğru
‘demokrasi sözleşmesi’), sahip olmak (üç milyardan çok kişinin temel
gereksinimlerini karşılamayı amaçlayan ‘temel gereksinimler sözleşmesi’),
birlikte yaşamak (sürdürülebilir gelişmeyi yürürlüğe koymak için ‘yeryüzü doğa
sözleşmesi’), diyaloğa girmek (kültürler arasında hoşgörü ve iletişim kurmaya
yönelen ‘kültürel sözleşme’).”