Akif Bedir-magduriyetler.com
Birbirinden güzel üç kızımız vardı Eminem. Akşam
kapımızı açınca cennete girer gibi girerdim evimize. “Babam geldi” çığlıkları
kopar, kısa sürede bir sevgi yumağı oluştururduk kızlarımla. Sen de mutfaktan
çıkar gelirdin. “Bana yer kalmamış” derdin.
Üç kız evlada sahip olmak cennetle müjdelenmek
demekti bilirdik ikimiz de bunu. Kadının insan yerine konmadığı, kız
evlatlarının utanma vesilesi olduğu ve canlı canlı toprağa gömüldüğü cahiliye
döneminde Efendimizin müjdesiydi bu.
Çocuklar senin için birer melekti.
Nice çalışan insanların evlatlarına annelik yapmıştın. Emine teyzeye gitmek
çocuklar için en mutlu olaydı. Çocuklarını sana emanet edenlerin gözleri
arkada kalmazdı.
Sonra kardeşi kardeşe, komşuyu
komşuya düşman eden 15 Temmuz fitnesi çöktü üstümüze. Ellerimiz,
kolarımız, dillerimiz bağlandı. Ses duvarları örüldü kulaklara, vicdanlar
kurşuna dizildi. Masumiyetimizi anlatamadık kimseye. Adeta alnımıza çarpı
koyup, tek tek topladılar hepimizi.
Bize de güneşten önce
geldiler, sevgi yumağımızı dağıtmaya. Bir çadırı ayakta tutan orta direği çekip
aldılar. Benim ellerim kelepçelenirken, sizin de başınıza yıkılıyordu
çadırımız.
İsmail olmak, baştan bıçak
altına yatmayı kabul etmekti. Yol uzundu, çeşit çeşit engeller vardı.
Benim kaderime de kalın ve yüksek duvarlar çıktı.
Akşamları evimin kapısını
açamıyordum artık. Aylarca kızlarımın “babam geldi” çığlıkları hiç eksik
olmadı kulaklarımdan. Her akşam hayalimde onlara sarıldım, senin sevgi ve
merhamet dolu bakışlarını hatırladım. Yalan yok ağladım!
Yetmez dediler bu sana, bir de
tek kişilik hücreye koydular. Anam geldi aklıma. Vatanımı anam bildim, hücreyi
de annemin karnı. Dayandım.
Her varlığın kendince Allah’ı
zikrettiğini düşündüm. Duvarlarla konuştum sabah akşam, delirmemek için.
Bazen duvarlar da ağlardı benimle beraber. Görüş günlerini bekledim iki ayda
bir de olsa. Sevgi yumağımızı yapardık her şeye rağmen.
Sen saklamaya çalışsan da
anlıyordum, içinde yanan ateşi. Ayrılık çok koymuştu, sevgiyle bakan
gözlerine kara perdeler inmişti. Dalıp dalıp gidiyordun, sanki yaşamıyordun.
Senin kara haberini getirdiler
Eminem! Dalıp gitmişsin bir caddeye beynini kemiren dertlerle. Trafik kazasında
can verdiğini söylediler. İnanmadım cenazene gelene kadar.
Hapishane yönetimi, hücre mahkumu olduğum için işlemlerini uzattı. Belki de
cenazeye yetişmeyeyimdiye yaptılar.
Namazını kıldıracak bir imam
da bulamamışlar. Ancak akşam namazında kılabildik namazını. Zulüm canezelere
kadar uzanmıştı.
Sen gördün mü bilmiyorum,
ellerimdeki kelepçeyi açmadılar. Sana ellerim kelepçeli, avuçlarımla toprak
attım. Sonra kızlarımızla hüzün yumağı oluşturduk. Askerler dönüyoruz
deyinceye kadar ağladık.
Hücreme dönüyordum ama orası
da benim mezarımdı artık. O günden sonra bir daha ağlayamadım, dert
ortağım duvarlarda ağlamadı. Kurumuştu gözyaşı kanallarım, cehennem
düşmüştü gözlerime.
Görüş günlerinde üç
meleğimizle hüzün yumağı oluşturuyoruz sensiz. Görüş bitene kadar hüzün yumağı
gözyaşıyla ıslanıyor.
Bu gece ne zaman biter
bilmiyorum. Bitince mezarının başına tekrar geleceğim elbet ama oradan
çıkabilir miyim bilmiyorum! Çıkarsam evimize girebilir miyim bilmiyorum.
Eminem ben sensiz ne yapacağımı bilmiyorum.
Her şeyi, her şeyi bilene havale ettim…