HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş bir yıl önce 4 Kasım gecesi evinde
gözaltına alınıp Edirne F Tipi Kapalı Cezaevi’ne götürüldü. Geçen süre içerisinde cezaevinden avukatları ve ziyaretçileri ile mesajlar
gönderdi.
Öyküler, şiirler, makaleler yazdı, resimler yaptı… Türkiye’nin en çok
seçmen tercihi gören üçüncü partisinin lideri bu koşullar altında dışarıya ses
vermeye çalıştı. Selahattin Demirtaş’ın eşi Başak Demirtaş bu süreçte neler
yaşadığını anlattı. Cezaevinde herhangi bir zorluk ve engelleme ile
karşılaşmadığını söyleyen Başak Demirtaş, “İlk hafta hariç… Onda da
kendisi gelmemizi istememişti. İstisnasız bütün görüşlere gittim” dedi.
Gazete Duvar’dan Vecdi Erbay’ın Başak Demirtaş ile
yaptığı röportajda soralara şöyle cevap verdi:
Selahattin
Bey tutuklanınca çevrenizin size yaklaşımı nasıl oldu?
İlk andan itibaren büyük bir dayanışma ağı ile
karşılaştık. Bu dayanışma hâlâ devam ediyor. Halkımızın bu konudaki
duyarlılığını zaten biliyorduk. Pratikte de görünce bundan onur duyduk.
Tutuklandığından
bu yana eşinizi her görüş gününde görmeye gittiniz mi?
İlk hafta hariç… Onda da kendisi gelmemizi istememişti.
İstisnasız bütün görüşlere gittim.
Görüşe
giderken ve görüş sırasında zorluklarla karşılaştınız mı?
Cezaevinde herhangi bir zorluk ve engelleme ile
karşılaşmadık. Ancak havaalanında VİP’i kullanmamız ilk haftadan itibaren
yasak. Bu da tutuklu siyasetçilerden bir tek bize uygulanıyor. Ama bizim için
dert değil, yürüyerek gitmemiz gerekse de gideriz. Sadece bu ayrımcılığı kabul
etmemek adına avukatlarımız ve milletvekillerimiz girişimde bulundu ama sonuç
alamadılar. Bunu, bizi pratik bir uçak yolculuğundan mahrum bırakmak ve zorluk
çıkarmak adına yaptıkları anlaşılıyor.
Görüş
gününde daha çok neler konuşuyorsunuz? İçinde bulunduğu koşullar, siyaset,
siyasi süreç ya da çocuklar mı?
Görüş süresi bir saat ile sınırlı olduğu için çok hızlı
ve hazırlıklı olmamız gerekiyor. Siyasi, hukuki, ailevi her konuyu kısaca
konuşuyoruz.
Selahattin
Bey çocuklarla en çok ne konuşuyor? Tutuklanmasıyla ilgili çocukların sorduğu
sorulara cevap vermekte zorlandı mı?
Kendisi çocuklarla okul, eğitim ve sosyal hayatlarıyla
ilgili daha çok sohbet ediyor. Niçin tutuklu olduğunu kendisi tutuklanmadan
önce çocuklarla konuşmuştu zaten. Bir gece eve polislerin geleceğini, kendisini
alıp hapse atacaklarını, korkmamaları gerektiğini ve niye cezaevinde olacağını
çocukların anlayabileceği şekilde anlatarak çocukları hazırlamıştı.
Seher
kitabında sizi en çok etkileyen öykü hangisi oldu? Neden?
Öyküler içinde en çok “Seher” ve “Denizkızı” beni çok
etkiledi. Defalarca okudum. Her seferinde aynı etkiyle sarsıldım diyebilirim.
Belki de kadınlık ve annelik yönümü en çok etkileyen öyküler olduğu içindir.
Çocuklar,
Seher sayesinde babalarının yazar kimliği ile de tanışmış oldular. Kitabı
ellerine aldıklarında ne hissettiler? Okudular mı kitabı? Nasıl bir
değerlendirme yaptılar?
Büyük kızım Delal kitabı okudu. Mesajları tam anlamasa da
çok beğendiğini biliyorum. Küçük kızım Dılda ise çok fazla anlamadığından her
öyküye dair ben bir özet geçtim. Onun da ilk tepkisi “öykülerde niye sürekli
birileri ölüyor” oldu. Ne diyeceğimi şaşırdım doğrusu.
Seher’de
annesi ve babasıyla ilgili anılarını da öyküleştirmiş Selahattin Bey. Annesi ve
babasının, kendilerini öykü kahramanı olarak okuyunca tepkileri ne oldu?
Anne ve babası sadece okur-yazar olmasına rağmen kitabı
okuyup çok beğendiler. Özellikle annesi kitabı okurken sürekli ağladığı için
birkaç haftada ancak bitirebildi.
Selahattin
Bey için, ‘keşke siyasetçi olmasaydı’ dediğiniz zamanlar oldu mu?
Siyasetçi
olmasından hep onur duydum. Mücadeleci kişiliği elbette ki çok önemli ve
kıymetlidir. Ancak keşke milletvekili vb. seçilmiş siyasetçi olmasaydı. Ben
sadece bu kısmına dair şerh düşüyorum. Bu belki biraz bencilce oldu ama kişisel
bir soru olduğu için samimiyetle ve kişisel cevap vermek istedim.
Ortadoğu’da bir şekilde başına
iş gelen siyasetçilerin eşlerinin siyasete girdiği örnekler var. Siz hiç
düşündünüz mü siyasetçi olmayı?
Hayır asla
böyle bir niyetim yok. Hele eşimden ve onun kimliğinden yararlanarak, onun gölgesinde
siyasete girmek her şeyden önce benim açımdan onur kırıcı olur. Kendimi zaten
özgürlük mücadelesinin bir parçası olarak görüyorum. Bu mücadelede daha
fazlasını yapmak isterim ama politika yoluyla değil.
Selahattin Bey içeride çizdiği
resim, yazdığı öykü ve yazılarla umutlu olmayı ve direnmeyi salık veriyor.
Darbe girişimi ve sonrasında binlerce insan tutuklandı. Tutuklu yakınlarına siz
ne söylemek istersiniz?
Eşimin
tutukluluğu on binlerce siyasi tutsaktan daha önemli ve vahim değil. Siyasi
açıdan onun durumu farklı olsa da insani ve ahlaki açıdan bütün siyasi
tutsakların pozisyonları aynıdır. Bütün halkın içerideki tutsaklar ve
dışarıdaki yakınları ile en güçlü dayanışmayı ortaya koyması gerekir. Tutuklu
yakınlarının da içerideki tutsakların duruşuna ve mücadelesine denk onurlu bir
duruşu her yerde ortaya koyması ve tabii ki örgütlü hareket etmesi gerekir. Her
ziyaretimde başkan bütün tutuklu yakınlarına ve halka mutlaka selamlarını
iletiyor. Bu vesile ile hem onun hem de benim selamlarımın bütün tutsak
ailelere en sıcak şekilde sizlerin aracılığı ile ulaşsın istiyorum.