İki yıl üst üste, Avustralya’ya gelen genç yetenek Mustafa Ceceli, Leading Youth Gençlik Derneği’nin organizasyonu ile Sydney’de verdiği son konserin ardından sorularımızı cevaplandırdı. Ceceli, Sydney’deki müzikseverlerin konserde kendisini yalnız bırakmadığını, bu nedenle müteşekkir olduğunu belirtti.
Sayın Ceceli, öncelikle Avustralya’ya hoş geldiniz. Son yıllarda Sydney’e sık sık konser vermeye geliyorsunuz. Leading Youth’un organizasyonuyla Cuma akşamı Sydney’de verdiğiniz konser nasıl geçti. Duygularınızı alabilirmiyiz?
Sydney bizim arka bahçemiz gibi oldu. Kesinlikle büyük bir keyifle buradayız. Her zaman Avustralya’ya gönül rahatlığı ile geliyorum. Buradaki seyirci ilgisi ilk konserimizde beni çok şaşırtmıştı. Bu bağlamda akşam ki konserimiz de çok iyiydi. Yine, Sydney’deki müzikseverler bizleri bu ikinci konserimizde de yalnız bırakmadılar. Sydney’de çok ilgili ve çok coşkulu bir dinleyici kitlesi var. Bunu Facebook ve Twitter’da yapılan değerlendirmelerden, verilen güzel tebrik mesajı ve cevaplardan da anlıyorum. Ama bundan sonra yapılacak organizeler de orkestra ile gelmek isterim. Orkestranın performansı, organizeye katkısı çok mükemmel oluyor. Ayrıca potansiyel olarak düşündüğümüzde Avustralya konserlerimize bundan sonra Melbourne şehrini de katarak daha da genişletebiliriz.
Avustralya’daki konser organizenizi genç bir ekip üstleniyor. Kâr amacı gütmeyen bu gençlerimizin çalışmalarını nasıl buluyorsunuz?
Özellikle Leading Youth ile çalışıyoruz olmamız beni çok mutlu ediyor. Kişiler kendi çabaları ile gerçekten insanlara bir şeyler vermek istiyorsa biz onlarla beraberiz. Farklı amaçlarla gelen tekliflere sıcak bakmıyor ve biz onlarla çalışmıyoruz. Velhasıl, bu kardeşlerimiz çok içten ve samimi kişiler. Nasıl özveri ile çalıştıklarını ve hazırlandıklarını biliyorum. Havaalanına bizi karşılamaya geldiklerinde onları görünce sanki çok yakın bir akrabamı görmüş kadar seviniyorum. Bütün samimiyetimle söylüyorum kendilerinin çalışmalarını takdir ediyor ve büyük mutluluk duyuyorum.
Bu genç arkadaşlarımızla, programlardan sonra da görüşmeleriniz ve irtibatınız devam ediyor mu?
Bugün konser vermek için buradayız ama bizim iletişimimiz burada olmasam da onlarla devam ediyor. Sürekli haberleşiyoruz. Onlar da Türkiye’ye geldiklerinde bizim konserlerimize katılıyorlar. Aramızda çok güzel bir dostluk oluştu. Aslında bizim burada verdiğimiz konser bu dostluğun vesilesi adına, dostluk konseri.
Gençlerle yaptığınız sohbet sırasında Hac ile ilgili bazı tavsiyelerde bulundunuz. Genç yaşta Hac görevini yerine getiren bir sanatçı olarak, bu konudaki görüşlerinizi bizimle de paylaşırmışsınız?
Hac, zaman bulunca, işleri yoluna koyunca, çoluk çocuğu evlendirdikten sonra gibi bahanelerle ertelenecek bir konu değil. Fırsat bulunur bulunmaz hemen yerine getirilmesi gereken bir ibadet. O yüzden Avustralya’da bulunan gençlerimiz çok şanslılar. Çünkü Avustralya vatandaşları için Türkiye’deki gibi sıraya girme şartı yok. İsteyen istediği sene gidebiliyor. Bu nedenle gençlere de tavsiyem Hac ibadetini öncelikli olarak gündemlerine almalarıdır.
Bundan birkaç yıl önce sesinizi yadırgadığınızı söylüyordunuz. Ancak yeni albümde yorumculuğunuzun bir basamak öteye gittiği göze çarpıyor. Sanırım artık bunu aştınız…
İlk albümüm çıkalı 3 yıl oldu. Bu geçen süre, kendimizi gözlemlemeye ve gelişmemize fırsat verdi. Konserler verdik, bunları kaydedip izledik. Sahnedeki hareketlerimizi değerlendirdik, repertuarımızı irdeledik. Şarkı söyleme tekniği de dahil her şeyi gözlemleme imkânım oldu. Bir önceki çalışmamda aranjelerle çok uğraşmıştım. Bu albümü yapmaya başlarken artık kendi sesini tanıyan, kendi sesine neyin yakışacağını bilen üstüne göre bir şeyler dikmeye başlayabilecek bir Mustafa vardı artık. Başka bir sanatçıya albüm yapıyormuşçasına, karşıdan kendime bakabildim.
İlk albümünüzde altı tane Sezen Aksu şarkısı vardı. Bu albümde çok farklı isimlerle çalışmışsınız…
Burada Sezen Hanım ile verdiğimiz ortak bir karar var. Albümün içinde farklı renklerin olması konusunda beni destekledi. Sezen Aksu şarkılarını kendime çok yakıştırıyorum. Gönül rahatlığı ile tamamı Sezen Aksu şarkılarından oluşan bir albüm yapabilirim. Fakat diğer taraftan şöyle bir şey var. Bu bir müzikal yolculuk. Onun da bana önerisi bu yöndeydi. Bu albümde çok güzel iki şarkısı var ve tabiri caizse özel dikim şarkılar.
Albüme adını veren Es, çok sevildi. Herkes bu şarkının kendinde farklı duygular uyandırdığını söylüyor. Sizde neler uyandırdı?
Bu şarkıda “Ne zaman istersen aynı yerdeyim ben” cümlesi beni çok etkiledi. Çok tutkulu bir sevgiyi anlatıyor. Bu şarkıyı yorumlarken tüm duygumu yansıtmaya çalıştım. Ender beni arayıp “Sana şarkı yaptım gel ve dinle.” dedi. Gittim ve şarkıyı Ender’in evindeki stüdyoda okudum. Çünkü o duygu başka bir yerde çıkmadı. Bu sıcaklığı dinleyici de hissetsin istedim.
İÇKİ VE SİGARA, HACCA GİTMEYENE DE ZARARLI
Gece hayatınızın, kötü alışkanlıklarınızın olmaması hacı olmanızla ilişkilendiriliyor…
Din ve bilim paralel hareket eder. Bunları çatıştırmak ve karşı karşıya getirmek yanlış olur. İçki ve sigara öncelikle beyne çok zarar veriyor. İnsanın sermayesi beyindir, o bitince iş biter. Sağlam kafa sağlam vücutta bulunduğu kadar sağlam vücut da sağlam kafada bulunur. Bizim vazifemiz beynimize iyi bakmak. İslam’ın yasak dediği bir şeyin mutlak surette bilimsel bir açıklaması var. Alkolden, sigaradan ve kafeinden uzak durun diyenlerin çoğu yabancı bilim adamları. Bu adam hacıdır, bu sebeple yapmıyordan öte biz bunları neden kullanmamalıyız düşünmeliyiz. Çünkü hacca giden gitmeyen herkese bunlar yasaklanmış.
Kısa zamanda hatırı sayılır bir şöhrete kavuştunuz. Şöhret sizde neleri değiştirdi?
Bende bir değişikliğe yol açmadı. Önemli olan bu hırkayı üzerine giyecek misin, sahiplenecek misin, yoksa bir yağmur damlası gibi akıp gidecek mi? Ünü sırtına giyersen ve ben ünlüyüm dersen geçmiş olsun. Bunun işinin bir getirisi olduğunu düşünüp yanında gezdirebilirsin. Bu sıfatın beni yönetmesine izin vermiyorum. Hayatımda onu direksiyonuma oturtamam.
Kick boks yaptığınızı duyduk. Sizin gibi romantik şarkılar söyleyen birinin bu sporu yapması garip değil mi?
Hiçbir spor dalının yarım saatte iki bin kalori yaktığını sanmıyorum. Saç telinden ayak parmaklarına kadar çalışıyor. Bunun kavga ile ilgisi yok. Hocam Serkan Yavuz’la çalışıyorum. Ter atalım, yağlanmayalım diye.
Genelde kliplerinizde ciddi bir duruşunuz var. Ama gerçek hayatta neşeli ve kıpır kıpır bir Mustafa var değil mi?
Şarkıların getirdiği bir şey bu. Kameranın karşısına geçtiğinde hüzünlü bir şarkıda gülemezsin. Biz orada şarkıyı anlatıyoruz. Ben hem romantik hem de eğlenceliyim. Yapım her ikisine de uygun. Ama konserime gelenler soğuk biri olmadığımı görüyorlar.
Gece kulüplerinde konser vermiyorsunuz ama Ağrı’dan Çemişgezek’e kadar her yere gidiyorsunuz…
Benim için İstanbul ne ise diğer şehirler de öyle. Hatta Londra’dan Sydney’e kadar etkinlik yaptık ve hiçbir yeri ayırmadık. İnanın enerjileri de aynıydı. Her noktadaki dinleyicinin iyi müzik dinlemeye, bizleri dinlemeye hakkı var. Bizi kim görmek isterse biz oraya gideriz. Beni etkileyen şey, buralara gitmek değil. Çemişgezek’te de, Siirt’te de aynı duyguları ve coşkuları görmek.
BEN NORMALİM, SANATÇI ALGISI YANLIŞ
Beyefendi sanatçı olarak lanse edilmek size sorumluluk yüklüyor mu?
Hayır, zaten olması gereken buymuş gibi hissediyorum. Biz normal şeylerin görülmesinin azaldığını fark ediyoruz. Az rastlanan bir şey sanki acayip bir şeymiş gibi düşünüyoruz. Bu şuna benziyor; aaa evli misin? Sanki evlenmek anormal bir şey. Bu olması gereken, olması iyi olur dediğimiz bir şey. Ama bunun aksi olanını da eleştirmeyiz.
Bunun sebebi sanatçı algısı mı?
Maalesef bizim sektörümüz yanlış algılanıyor. Sektörün yüzde birinde görülen durum yüzde yüzüne mal edilmemeli. Bunun sıkıntısını yaşıyoruz. Halbuki öyle değil.
Özel hayatınızla gündeme gelmeyi tercih etmiyorsunuz. Magazine karşı mısınız?
Özel bir tutumum yok. Ben kapalı ve izole yaşamıyorum. Kimseden kaçmıyoruz, hep göz önündeyiz. Normal hayatımızı devam ettiriyoruz. Şarkılarla, müzikle ve yaptığım işle ön planda olmayı tabii ki isterim. Öbür tarafa gitmek için bir gayretim yok. Ama bu, magazinden kaçtığım anlamına gelmiyor.
ŞARKILARIMI İLK OĞLUM DİNLİYOR
Konserler, aranjmanlar ve stüdyo… Ailenize yeterince vakit ayırabiliyor musunuz?
Düzenlemelerin stüdyoya kadar olan kısımlarını evdeki stüdyomda yapıyorum. Bu yüzden aileme vakit ayırabiliyorum. Stüdyo ve konserler için evden çıkıyorum. Stüdyoda da çok fazla gecelememeye gayret ediyorum. Olabildiğince erken saatlerde çalışıyorum. Sabah saatlerinin verdiği enerjinin çok daha yüksek olduğunu düşünüyorum.
Arın isimli bir oğlunuz dünyaya geldi. Baba olmak nasıl bir duygu?
Bir mucizeye tanık oluyorsunuz. Noktadan insana dönüştü ve biz bu süreci izledik. Sorumluluklarını düşünüyorsun. Bundan sonra neler olacak? Anne bu duruma daha çabuk hazırlanıyor. Babadaki durum sonradan oluyor. Ben bu süreçte anne ve babamı daha da iyi anladım. Olabildiğince iyi bir biçimde yetiştirmeye, kendi özelliklerini fark etmiş, kendini tanımış bir birey olması için elimizden geleni yapıyoruz.
Peki minik Arın şarkılarınızı dinliyor mu?
Albümü ilk o dinledi. Şarkılara tepkiler veriyor. Bazen huysuzlanıyor ve eşim şarkıları açınca susuyor. Evde canlı şarkı söylediğimde dikkatli bir şekilde takip ediyor. Evde çalışırken yanıma geliyor ve çalışmalarımı takip ediyor. Evdeki stüdyo, onun en sevdiği oda.