Eski Büyükelçi Gürcan Balık: İhraç kararımı öğrenince Müsteşar Sinirloğlu’na ‘Ne oluyor?” diye sordum. ‘Benim siyasi boyum yetmedi’ dedi. Yargı dışında bir çevre, 7 Şubat’tan sonra çok yakın çalıştığım Hakan Fidan’a karşı tahrik yaratmaya çalışıyor.
Hizmet Hareketi’ne üye olduğu suçlamasıyla 26 aydır tutuklu bulunan eski Büyükelçi Gürcan Balık ‘Yargı dışında bir çevre, verdikleri görevleri yaptığım ve mahiyetinde çalıştığım kişilere, 7 Şubat’tan sonra çok yakın çalıştığım Hakan Fidan’a karşı tahrik yaratmaya çalışıyor.’ dedi.Odatv’de Müyesser Yıldız’ın yazısına göre Ali Babacan ve Ahmet Davutoğlu’nun Dışişleri Bakanlığı döneminde Özel Kalem Müdürlüğü görevinde bulunan, Abdullah Gül’ün Cumhurbaşkanlığı döneminde de dış politika başdanışmanlığı yapan Balık, 7 yıl 6 aydan 15 yıla kadar hapsi istenen Balık hakkındaki savunmasında özetle şunları söyledi:
BANA O TALİMATI VEREN HİÇ KİMSE ORTADA YOK.
Devlette herhangi bir kişinin emrinde çalışıyorsanız, o kişinin bilgisi dışında kimseyle görüşemezsiniz. Görüştüklerinize tavrınızı da mahiyetinde çalıştığınız kişilerin tavrına göre belirlersiniz. Cumhurbaşkanı, Dışişleri Bakanı birisine yakınsa, birisiyle görüşüyorsa, siz karşı tavır gösteremezsiniz. 17 Temmuz’daki tahliye kararından sonra yaşadıklarım var. Bir şeyin farkındayız ki, yargı dışında bir çevre, verdikleri görevleri yaptığım ve mahiyetinde çalıştığım kişilere, 7 Şubat’tan sonra çok yakın çalıştığım Hakan Fidan’a karşı tahrik yaratmaya çalışıyor. Beni hiç görmeyen, tanımayan bir gazeteci bir yazı yazıyor. Birtakım makamlar devreye giriyor ve yeniden tutuklanıyorum. Mehtap Yılmaz’ı tanımıyorum, bilmiyorum. İstihbarat örgütünde mi çalışıyor ki, benim için nasıl tanıklık yapacak? Heyetinizi töhmet altında bırakıyor, tehdit ediyor. Böyle birisi nasıl tanıklık vasfını kazanıyor? Büyük yankı yaratacağını bilmeme rağmen sesiz kaldım. Devlet sorumluluğum, devlet bilincim ve büyük sadakatimin bazı etkili odaklarca dikkate alınmadığını düşünüyorum. Beni belli bir mecraya yönlendirmek istiyorlar, ama o mecraya girmeyeceğim. Siyasi ayak deniyor, yapacağım açıklamaların çok ses getireceğini tahmin ediyorum. Bana verilen talimatlardan yargılanıyorum, ama o talimatları veren hiç kimse ortada yok. Ben örgüt üyesi olarak yargılanıyorsam, bugün benim hakkımda gayrı resmi verilen talimatlarla raporlar hazırlayanlar nasıl hesap verecek merak ediyorum. O iğrençlikleri bir gün hepinizin duyacağına eminim.”
SİNİRLİOĞLU ‘SENİ KURTARMAYA SİYASİ BOYUM YETMEDİ’ DEDİ
AİHM’e Rusya’dan sonra en çok Türkiye’den dava gidince dönemin Adalet Bakanı Sadullah Ergin ve Ahmet Davutoğlu’yla birlikte oturup, çalıştık. Davaların sebebi, hep uzun tutukluluk ve kararların şablon gerekçelerle olmasıydı. Buna ilişkin kararlar alındı. Şimdi ben tam da bu şekilde tutuklandım ve tutukluluğum devam ettiriliyor. Yurtdışındaki suçluların iadesi dosyalarına da ben baktım. Şöyle bir tespitim var; Benimle ilgili bu dosya gitse, hiçbir ülke, üçüncü dünya ülkesi bile olsa bu dosyanın kapağını açmaz, iade ederdi. Böyle dosyalarla, yurtdışından kimseyi alamazsınız. Hakkımda, Bakanlık’ta kadrolaşma yapma iddiası var. Peki bu konuda bir araştırma yapılmış, Bakanlığa yazılıp, sorulmuş mu? Hiçbir veri yok. KHK ile ihraç edildikten sonra OHAL Komisyonu’na başvurma hakkım olmadığı için idari yargıda dava açtım. Dosya Danıştay’da. Danıştay, Bakanlık’tan bilgi istedi. Beklenir ki, ‘Hakkında şu şu bilgiler var’ densin. Hayır, sadece ihraç kararım gönderilmiş. Beni en iyi tanıyan Müsteşar Feridun Sinirloğlu’dur. İhraç kararını öğrenince arayıp, ‘Ne oluyor?” diye sordum. ‘Benim siyasi boyum yetmedi’ dedi. İddia edilen bir dönem var; Kimileri selefleriyle siyasi hesaplarını veya sorumluluklarını başkalarına yüklemek istiyor olabilir, ama ‘Davutoğlu’nun prensi’ olarak bilinen bir kişi olarak o döneme ait tasarruflarla ilgili notlarımı vermeye hazırım.”
‘MENZİL ŞEYHİNİN DE VİZE MESELESİNE YARDIMCI OLDUK’
“Özel Kalem başka vatandaşların da vize sorununu çözdü mü denebilir. Evet. Mesela Menzil Şeyhi’nin müritleri Almanya’ya gitmiş. Vizeleri olmasına rağmen kapıdan çevrilmişler. Konu bize intikal edince, ‘Olmaz’ dedik. Ahmet Davutoğlu ilgilileri aradı, sordu. Halloldu. Sonra şehylerinden bize ahiret için selam geldi. Bir başka olay; AKP’nin çok popüler bir milletvekili Şubat-Mart 2012’de Bakan ile görüşmek istedi. Afrikalı bir devlet adamı ülkemizi ziyaret etmek istiyormuş. Bu şahıs hakkında halkına karşı soykırım suçu işlediği iddiasıyla Fransa ve İspanya’da davaları devam ediyordu. Arap Baharı’nın yaşandığı dönemdi. ‘Adı soykırımla anılan bir kişiyi getirmek yanlış olur. Özel turist olarak gelirse olur, ama devlet adına ziyaret olmaz’ dedim. Bakan da aynı görüşteydi. Bunu milletvekiline söyledim. 10-15 gün sonra Davutoğlu’nun turistik ziyareti de engellediği söylentisi çıktı. Bunun üzerine Davutoğlu, ‘Akın İpek’le konuş. Onun misafiriymiş. Misafir olarak gelebilir’ dedi. Akın İpek’e söyledim. Kendisi bizzat Konut’a geldi. Sarıldılar, kucaklaştılar. O devlet başkanı da misafir olarak geldi. Olay budur. Ben bu görüşmeden yargılanıyorum. Ben bunlar için görüşürken, bakanlar Akın İpek’in evinden ayrılmıyordu. Bir başka olay; Resmi bir toplantı için ABD’ye gidecektik. O zaman bu kadar uçak yoktu, kiralanıyordu. Akın İpek’in uçağını kiraladık, bununla gidip, döndük. Ücretini ödemek istediğimizde , ‘Devletin işinden para almam’ diyerek, kabul etmedi. Peki ücreti Ahmet Davutoğlu FETÖ üyesi olduğu için mi almadı, Dışişleri Bakanı olduğu için mi?”kronos7