DOÇ.DR. SALİH YÜCEL
Üstad Bediuzzaman Felak Süresi’nin her asra baktığını hatta Nur talebelerine
bakan yönünden de bahseder. Sürenin hem külliyet kesbeden, hem de hususiyet
kesbeden yönü var olduğunu söyler. Hususiyet kesbeden yönü Türkiye ve Risale-i
Nur talebeleri için tefsir eder. Sonra da: “Bu süre Kur’an hizmetkarlarına
yeryüzündeki insi ve cinni şeytanların şerlerinden Allah’a sığınmayı emreder”
der. Bu sadece Üstadın değil bütün, büyük müfessirlerin görüşüdür. Fahrettin
Razi “Hasidler şerlilerin en şerlileridir. Her işlerini hile ile yaparlar.
Haset yeryüzünde ve gökyüzünde ilk işlenen günahdır. Şeytan Adem (as) haset
etti şeytanlaştı. Kabil yeryüzünde kardeşi Habil’e haset ettiği için
öldürdü”der. Demek ki; peygamber çocuğu dahi olsa hasedi varsa, kardeşini dahi
öldürecek kadar gaddardır. Büyük müfessirlerden Taberi ve Kurtubi ise ‘hased,
bütün gunahların kaynağıdır’ der.
Hased damarı insanda gıpta için yaratılmıştır. Fakat nefis, şeytanın emrine
girince bu damar hasede dönüşür. Üstad Felak Süresi’nin son ayetinde geçen
hased kelimesinin “umumi olduğuna” işaret eder. Yani hasidler büyük küçük,
yaşlı genç, erkek kadın, hasta sağlam, bebek dahil herkese hased ederler. Üstad
hased “küfürden daha yıkıcıdır” der.Nitekim son süreçte insi ve cinni şeytanlar
hasidlerin bu damarını kullanarak İslam tarihinde çap itibarı ile en büyük
zulmü yaptırdılar.
ZULÜMDEN SONRA BÜYÜK İNKİŞAF BAŞLAR
Üstad Felak Süresi’nin ışığında Nur talebelerine yapılan zulüm ve
sonrasındaki büyük inkişaftan bahseder. Nitekim onun talebelerinin dörtte biri
zindanlarda zulüm gördüler. Nur Hizmeti daha önce üç beş vilayette iken, bütün
Türkiye’ye yayıldı. Üstad, Nurlar’ın en çok zulüm zamanında yayıldığını ifade
eder. Çünkü, ihlas zirvededir.Üstadın yorumları ışığında şunu arz etmek
istiyorum. Yanlışsam Hz.Gafur’dan bin defa af diliyorum.
FELAK SÜRESİNDEKİ DÖRT ŞER VE HİZMET
HARKETİ
Felâk Suresi’nde geçen dört şer kelimesi hususi
manada tefsirini yaparsak Hizmeti İmaniyye ve Kur’aniyye, babayiğitlerine de
işaret eder. Surede geçen ilk şer kelimesi
1971 yılındaki zulme işaret eder.
Başta Hocaefendi olmak üzere o günkü talebelerinin nerede ise yarısı
olan 55 kişi tutuklanmış. Hizmet, İzmir ve civarı iken zulümden sonra 12
vilayete yayılmış. İkinci şer kelimesi 12 Eylül ihtilaline işaret eder.
Yüzlerce kişi işkence görmüş, Hocaefendi için altı yıl boyunca, görüldüğü yerde
vurulması emri verilmiş ve bir şaki gibi aranmış. O zulüm döneminde Hizmet,
perde altında elli küsur vilayete yayılmış. Süredeki üçüncü şer kelimesi 28
Şubat dönemine işaret eder. Ehli dalaletin dellalları geçmişte ve günümüzde de
bunu açıkla söylediler. Öncelik hedef, Hizmeti İmaniyye ve Kuraniyye idi. Bir
derece de muvaffak oldular. Hatta şu an kara toprak altında olan birisi, o
günlerde “F.çıların hakkından ben geldim” deyip zafer narası atmıştı. Fakat o
dönemde, Hizmet yurtdışında beş on ülkede iken, 60-70 ülkeye yayıldı. Süredeki son şer kelimesi ise umumidir. Ve
nitekim ehli dalalet ve ehli haset koalisyonu, kadın erkek, genç yaşlı hatta
700 küsur bebek dahil 64 bin küsur kişiyi tutuklamışlar. Yaklaşık altıyüzbin
kişiyi karakollarda psikolojik veya fiili işkenceye tabi tutmuşlar. Kısacası
suredeki umumi olan şer kelimesi umumi hasede, zulme ve yıkıma işaret ediyor.
Fakat tam doğrusunu Allah bilir.
HİZMETE YAPILAN ÜÇ ŞER VE ÜÇ DİRİLİŞ
Geçmişte Nur talebelerine yapılan şerler makro planda aynen Hizmete yapılıyor.
Hizmete yapılan üç şer, üç dirilişle neticelendi. Şimdi umumi zulme dönüşen şer
ise, Allah’ın inayeti ile aktif sabır ve istikameti korumak şartı adisiyle,
umumi dirilişe sebep olacaktır. Bunun çok emmareleri var. Onlar geçmişte olduğu gibi yok etmek istediler.
Fakat zulme uğrayanın çoğu öyle bir dirildi ki, inşallah zalimlerin hayalinde
olmayan gönüllerin fütuhatına sebep olacaklardır. Çünkü Allah adildir. Zulüm
görenin mükafatını verecek, kendi rızası için çalışanın emeğini zayi
etmeyecektir. Tıpkı bugüne kadar zayi etmediği gibi. Fakat biz aceleciyiz!
MEHMED’İ TAYYAR
Malum Mute harbinde Cafer bin Ebu Talip savaşta önce sağ kolunu kaybediyor.
Sancağı yere düşürmemek için sol eline alıyor. Sonra sol kolunu da kesiyorlar.
Neticede elli kılıç darbesi ile şehid ediliyor. Efendimiz, arkasından mübarek
gözyaşlarını döküyor. Ca’fer şehit olduktan sonra “Ca’fer-i Tayyar: Uçan
Ca’fer” diye anılmıştır. Allah yolunda kesilen iki koluna karşılık Cenab-ı
Hak ona, cenette iki kanat ihsan
etmiştir ki; bu onun mânen yüce mertebelere eriştirildiğine işarettir
denilmektedir.Son mazlumlardan biri olan, tek suçu hayır ve hasenat yapmak olan
Mehmet Ozbir’in defalarca müracaat
etmesine ve hatta zindan da bayılmasına rağmen tedavi edilmediği için bir kolu
kesildi. Netice de Hakk’ın rahmetine kavuşup, Caferi Tayyar’ın arkasında yer
aldı inşallah. Haydi gelin onu da Mehmedi Tayyar diye çağıralım. Çünkü her
ikisi de, din uğrunda şehid oldu. Aradaki fark, biri iki kolunu, diğeri de bir
kolunu kaybetti. Ey gelecekte, gönüllerde Mehmedi Tayyar diye anılacak zat.
Allah sana rahmet eylesin. yucelsalih@yahoo.com