HDP
Grup Başkanvekili Meral Danış Beştaş, Mecliste düzenlediği basın toplantısında
gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
Demirören Holding’in Doğan Holding’a ait medya grubunu
Ziraat Bankası’nın verdiği 675 milyon dolarlık krediyle satın aldığını belirten
HDP Adana Milletvekili Meral Danış, “Ziraat Bankası bize de o kadar kredi
verseydi, HDP olarak biz de Türkiye’nin en büyük medya grubunu alırdık” dedi.
Beştaş, şöyle konuştu: Doğu Guta’da
kimyasal saldırı yapıldığı yönündeki iddialar var. Kimyasal silah kim
tarafından kullanılırsa kullanılsın Cenevre Konvansiyonu’na aykırıdır, savaş
suçudur, insanlığa karşı suçtur. Bu sabah bir babanın sözleri
yüreklerimizi dağladı. Baba, yaşamını yitiren kızının başında, “bana çikolata
getir de, lütfen gitme” diyerek çok can yakıcı bir şekilde katliamın
boyutlarını ortaya koymuştur. Doğu Guta’daki saldırıyı en sert biçimde
kınıyoruz.
Neden
şeker üreticilerine değil de Demirören Grubu’na böyle bir kredi veriyor?
Geçen haftanın en temel gündemlerinden
biri, Demirören Grubunun Doğan Medya’yı satın alması meselesiydi. Buna satın
alma diyemeyiz. Aslında, 675 milyon dolarını kredi alarak Demirören, Doğan
Medya Grubunu havuza dahil etti.
Ziraat Bankası, Varlık Fonu’na
devredilmişti. Fonun ilk icraatı, medyanın tekelleştirilmesinde kullanılmak
oldu. Bu kredinin arka planı nedir? 2 yıl ödemesiz; 2 yıl Demirören grubu 675
milyon doların geri ödemesini yapmayacak.
2 yıl geri ödemesiz, 8 yılı geri ödemeli
bir anlaşma. 2 milyar 733 milyon TL, eski parayla 2 katrilyon, 733 trilyon
kredi.
Hayretler içindeyiz, Ziraat Bankası’nın
kuruluş amacı tarım ve çiftçiyi desteklemektir. Bugün şeker fabrikaları zarar
ediliyor diye kapatılıyor. Neden Ziraat Bankası şeker üreticilerine değil de
Demirören Grubu’na böyle bir kredi veriyor? Amacının dışında neden bu krediyi
veriyor? Bunun cevabını istiyoruz. Şeker fabrikalarını neden kurtarmıyoruz da
eşi benzeri görülmemiş şekilde bir medya kurumun olanak tanınıyor.
O krediyle
Doğan Medyayı biz de alırdık
Biz de alırdık Doğan Medyayı, HDP olarak.
Bize Ziraat Bankası 675 milyon dolar kredi versin, biz de talibiz. Bu hesaplanmış bir kredi, 2 yıl sonra
seçimler yapılmış, bitmiş olacak, 2 kuruş ödememiş olacak. Demirören zaten
Erdoğan’a patronum diyor. Bu ilişkide Doğan Medya’nın kim tarafından alındığı,
karşılıksız, bedelsiz bir şekilde havuza dahil edildiği ortada.
Vatandaşın da, özellikle çiftçilerin bunun
satış olmadığını, hibe olduğunu, kendi hakları olan paranın tekelleşmede
kullanıldığını bilmeleri gerekir.
Demirtaş’ı
yedirmeyeceğiz
Sayın Demirtaş’a, yapılan ziyaretler de
geçen hafta gündemdeydi. Hükümete açıkça şunu söylüyoruz; 2 binin üzerinde
ziyaret talebimize neden yanıt vermediniz? Adalet Bakanlığı’nda şu anda bile
bekleyen yeni tarihli yüzlerce dilekçemiz var. Hukukta yeri olmamasına rağmen
Demirtaş’ı ve Yüksekdağ’ı görmemize izin vermeyerek siz, bunu böyle kullanmayı
mı hesaplıyorsunuz?
Bunun etikle, siyasetle hiçbir ilgisi yok.
Bu kara bir propaganda. Ve bunun, Türkiye tarihinde de eşi benzeri
görülmemiştir. CHP’lilere izin verilirken HDP’lilere izin verilmeyerek şimdi de
büyük bir yalanla bunu köpürtmeye çalışıyorlar. Sırrı Süreyya Önder, Garo
Paylan, Celal Doğan, Erol Dora, Burcu Çelik, ben ve çok sayıda milletvekilimiz
Edirne’ye kadar gidip görüşemeyerek geri geldiler. Ama şimdi, büyük bir
pişkinlikle çıkıp, “CHP’liler 27 kere ziyaret etiler ama HDP’liler ziyaret
etmiyor” diyorlar. Bu, AKP siyasetinin ne kadar kirli olduğunu bir kez daha
ortaya koymuştur.
Bizim tutuklu bulunan, rehin tutulan
milletvekillerimizle ilgili taleplerimiz bundan sonra da devam edecek. Her
hafta görüşmek için başvurmaya devam edeceğiz. AKP sözcülerine şu çağrıyı
yapıyoruz: Lütfen Adalet Bakanlığı’ndaki dilekçelerimizi kamuoyuyla paylaşın.
Kaç bin tane başvuru yapmışız ve kaç kere görüşme yapmışız, siz neden izin
vermediniz; açıklayın.
Partimizin içerisine çekilmek istendiği
gündeme dair yanıtımız bu: Biz kesinlikle Demirtaş’ın duruşmalarında ve her
alanda yanında olacağız. Demirtaş’ı onlara yedirmeyeceğiz. Hiçbir arkadaşımız
onların yemi olmayacak. Biz onlar gibi arkadaşlarını satanlardan değiliz. Sakın
ola ki bizi kendileriyle karıştırmasınlar.
Meclise
kayyum atadılar
Bir diğer önemli konu Meclis Başkanı İsmail
Kahraman’ın geçen hafta kendi başkanı olduğu Parlamento’ya kayyum olarak
oturmasıydı. Normal koşullarda bu büyük bir skandaldır. Meclis Başkanvekili’nin
nöbetçi olduğu bir hafta AKP Grubu’nun muhalefetin sesini kısma girişimine
Meclis Başkanı da ortaklık etmiştir. Meclis Başkanı sadece AKP’nin Meclis
Başkanı olduğunu tüm dünyaya ilan etmiştir. Parlamento demokratik bir işleyişe
tahammül edemiyor.
Parlamento’da, bizim üyemiz Mithat
Sancar’ın herkesin sözüne kulak vermesi, onları rahatsız ediyor. Aynı
Parlamento’da yolsuzlukla, yoksullukla, cinsel istismarla ilgili
önergelerimizin reddedildiğini hatırlatmak istiyorum. AKP’nin bir tek önergesi
iç tüzüğe aykırı olduğu için reddedilince o koltuğa oturdu. Erdoğan yarın
Parlamento’yu da ben yönetirim derse kimse şaşırmayacak.
Ama şaşırmamak normal değil. Bunlar normal
değil, normalleştirmeyelim. Çünkü demokrasi Parlamento’dan başlar. Halkın
iradesi, aslında 4 Kasım’da zaten darbelenmişti. Demokrasinin işletildiği bir
yer olmaktan çıkmıştı. Ama bu da yetmemiş olacak ki, muhalefetin sesini daha
fazla nasıl keseriz diye, geçen hafta çok vahim bir tartışmaya tanıklık ettik.
Hepimiz örülmek istenen faşizm duvarını
yıkabilir, demokratik bir açılımı gerçekleştirebiliriz. Biz bu nedenle
demokratik siyasetteki ısrarımızı her zamankinden daha yüksek bir şekilde
dillendiriyoruz. İktidar muhalefetten korkuyor. Çünkü HDP hakikatin partisi.
HDP 100 yıllık ezberleri bozan bir parti. Biz hiçbir ezbere evet
demiyoruz.
Başbakan
kim; İbrahim Kalın mı Binali Yıldırım mı?
Geçen hafta Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü
İbrahim Kalın açıklamalar yaptı. Gerçekten hangi sıfatla yaptı? Bu yetkiyi
nereden aldı? Aslında bu rejim, yönetim krizi yayılıyor. Görev ve yetkilerinin
dayanağı Anayasa’da yok ama Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü, kabine ile ilgili detaylı
açıklamalar yapabiliyor.
Tek adam yönetim modeli böyle ciddi
garabetlere de sebebiyet veriyor. Bu siyasi demeçleri İbrahim Kalın bir memur
olarak veriyor. Biz Binali Yıldırım’a soruyoruz; siz başbakan değil misiniz?
Sadece resmi olarak mı başbakansınız. Yoksa bu görev çoktan sizden alındı mı?
Alındıysa bunun neden açıklamıyorsunuz? Buna dair bir yasal düzenleme olmadığı
halde Kalın’ın kabine dışından sürekli açıklama yapmasını nasıl
değerlendiriyorsunuz? Hala “başbakanım” diyorsanız bir memurun bu açıklamaları
yapmasını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Erdoğan
kendi paralel devletini kurduğunu itiraf etmişti
Hatırlarsınız Sayın Bahçeli ısrarla Anayasa
değişikliğinin altını çizerken “fiili durum ayrı, yasalar ayrı, yasaları fiili
duruma uygun getirmek için Anayasa değişikliğine evet diyoruz” demişti.
Erdoğan’ın, AKP’nin Genel Başkanı olması dışında Anayasa değişikliğinin hiçbir
maddesi uygulamaya geçmemiştir. Hiçbir maddesi uygulamaya geçmemiştir. Hepsinin
uygulamaya geçeceği tarih Kasım 2019. Yasal bir zemini yok. Sadece genel başkan
olması, anayasa değişikliğine dayanıyor.
Gülen
yapınca suç da Recep Tayyip Erdoğan yapınca neden suç olmuyor?
Erdoğan 2017’nin son aylarında hükümetten
ayrı olarak nasıl paralel bir devlet yapılanması kurduğunu söyledi, itiraf
etti. Peki, Fethullah Gülen bunu yapınca suç da Recep Tayyip Erdoğan yapınca
neden suç olmuyor? Biz cevap istiyoruz. Üstün körü açıklamaları, sürekli karşı
tarafı suçlamak cevap olmuyor.
On
binlerce dönüm tarım arazisi elektrik olmadığı için susuz
Özgün bir mesele daha var. Kızıltepe’de
meydana gelen Nusaybin ve Dêrik’e de sirayet eden bir elektrik kesintisi.
Bölgeler arası ayrımcı politikalar dikkate alınırsa ne kadar önemli olduğu
görülür. Halk bütün bu meseleler içinde, tüm sorunları yaşıyor. Basından
izlemesine gerek yok. Halk sorunlar içinde kavruluyor. Biri de Kızıltepe.
Haftalardır elektrik yok, elektrik olmayınca su da yok.
Şu anda yine elektrikler kesik ve sular
verilmiyor. Hükümet ya halkı cezalandırıyor ya da DEDAŞ Hükümeti tanımıyor.
Hangisi? Derhal bir açıklama yapılması gerekiyor. Eksim Holding, İktidarla çok
iş yapan bir firma ve elektrik kaçak araması kolluk gücüyle birlikte yapıyor.
Görülmemiş bir şey.
Tarımsal sulamanın da en fazla olduğu
yerlerden biri. En önemli sorun şu; iki olgu var orada, bir tanesi kaçak
trafolar. Nusaybin ve Derik, bu kaçak trafoların bulunduğu yerler. DEDAŞ, bu
kaçak trafoları bulmak için tüm elektriği kesmiş. Yani kolektif cezalandırma
yapmış.
Bu arada bu olaylar devam ederken, borcunu
ödeyen, yeni abone olan çok sayıda çiftçi var. Geçenlerde tarım bakanı
borçların ödenmesi halinde elektriğin açılacağını söyledi ama hala elektrikler
yok. Geçici bir süre için açıldıysa da, şu anda çiftçi büyük bir mağduriyet
yaşıyor.
“Sosyal
devletim” diye böbürlenen AKP, Kürt illerinde yaptırım devleti
Şimdiye kadar borcunu ödeyen ödemeyen diye
ayırmadan enerjinin kesilmesi bir şirketin haddi değil. Elektrik Üretim A.Ş,
zarar ettiğini söylüyor ama devletin ülkenin her noktasına eşit davranması
zorunluluktur. Burada devlet ve hükümet vatandaşı değil, açıkça şirketleri
koruyan bir duruma dönüşmüştür. Batı’da “sosyal devletim” diye böbürlenen AKP,
Kürt illerinde yaptırım devleti olmaya devam etmektedir.
Bir kıyasla devam etmek istiyorum. Örneğin
Konya’da su çıkarmak için ödenen metreküp fiyatı ile Kızıltepe’de ödenen
kilovat fiyatı arasında uçurum var. Bu da Anayasa’nın eşitlik ilkesine ters.
Dilovası’nda 10 fabrikanın kaçak elektrik kullandığı enerji neredeyse tüm
DEDAŞ’ın elektriği kadar ama Dilovası’nda elektriğin kesildiğini hiç duymadık.
Tabii ki kesilmemeli; bu kıyası, devletin olumlu yönde davranması gerektiği
için belirtiyoruz. Kızıltepe’deki çiftçilerin isyanına cevap verilmesi
gerekiyor. Önümüzdeki yıllarda bu zararla bellerini doğrultamayacak bir
mağduriyetle yüz yüzeler.
Demirtaş
ve milletvekillerimizin duruşmalarına katılalım
Bu hafta, Demirtaş’ın da aralarında olduğu
milletvekillerimizin duruşmaları var. Partimizin sesini kısmak için
dokunulmazlıklar kaldırıldı. Ardı ardına gelen tutuklamalar, cezalar hala devam
ediyor.
Peki, ne oldu gelinen aşamada? HDP
sustu mu? HDP’ye ilgi mi azaldı? Tabii ki hayır. Sesimizi kısamadınız. Her
gittiğimiz yerde on binlerle buluşmaya devam ediyoruz. Bu yöntemlerle sesimiz
kısamazlar, tepkiyi büyütürler. Cezaevinde tutulan arkadaşlarımızın sesleri
dört duvarı aşıyor, halkla buluşuyor.
Bugün Burcu Çelik’in, Gülser Yıldırım’ın
devam eden duruşmaları var. Her ikisinin de özgürlük kararlarını bekliyoruz.
Selahattin Demirtaş’ın 11 Nisan’da Ankara’da duruşması olacak. Kendisi
hakkında, tutukluluk kararı olan duruşma. O gün Ankara’da olabilecek herkesi
hakikatin sesini dinlemeye davet ediyoruz.
Demirtaş’ın diğer duruşması da, Sırrı
Süreyya Önder ile yargılandığı duruşma 16 Nisan’da İstanbul Silivri’de
görülecek. Hükümet keyfi ve hukuksuz bir şekilde, yurttaşlarımızın katılmasını
engellemeye çalışıyor. O keyfiyet ve hukuksuzluk bizim önümüzde duramaz, biz
onları yıkıp geçeriz. Duruşmada yargılanan vekillerimiz değildir. Onlar
sözleriyle, aslında yargılayan konumundadırlar.
Soru:
Cinsel istismar tasarısında 12 yaş kriteri konulduğu görülüyor. 12 yaş ve
altına cezalar artırmış. Nasıl değerlendirirsiniz?
Ceza
arttırmakla cinsel istismarın önü kesilemez
Bu hafta adalet komisyonuna gelecek. Çok
önemsediğimiz bir mesele. Biz daha önce de defalarca ifade ettik. Ceza
arttırmakla cinsel istismarın önü kesilemez. Bu konuda çok daha farklı tedbirlere
başvurulması gerekiyor. Ensar Vakfı gibi en yüksek cezayı verdi cinsel istismar
bitti gibi bir algı yaratmak çok yanlıştır. Popülist, rant elde amacıyla
yaklaşıyor. Bu konuda çok kapsamlı önerilerimiz oldu, önerilerimiz devam
edecek.
Geçmişte “çocukların rızası var” tartışması
vardı. Şimdi 12 yaş altına farklı bir düzenleme getirmek o yaklaşımın
devamıdır. Palyatif, sorunu çözmekten uzak yaklaşımdır. Hükümetin önce bu
konudaki önergelerimize yanıt vermesi gerekiyor. 6 tane bakanın komisyonda olayı
çözecekmiş gibi bir yaklaşım sergilemesi bu konunun ne kadar cahil olduklarının
göstergesidir.